Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Mahallede Rüzgar’ı bilmeyen yoktu.
Kaldirimda yürümeye başladığında adımlarının sesi, sabahın en sessiz anında bile duyulurdu.
Ama bu adımlar hiçbir zaman ona ait bir yola çıkmazdı.Çünkü Rüzgar, her yerdeydi.
Yaşanacak bir yer arar gibi asalak gibi.Hayata karşı bir duruşu becerisi yoktu.Tek amacı parlayan bir yıldız olmaktı sadece.
Bir gün müzisyeni izler, ertesi günu baska bir yerde gezer.Baska bir mekan ve meslek görür “Ben de böyle yapacağım!” derdi. Tam böylesi bir günde terzinin yanına gitti. Terzi olgun üretken ve bilgili bir kimliğe sahipti.Rüzgar'a gülümsedi ve ''Rüzgar bak oğlum birseyler yapmak istemek icin araştırmak güzel ama bu tek başına yetmez gel sana öncesi öğreteyim iğne ile kuyu kazmayı'' dedi.Rüzgar hemen bir bahaneyle oradan uzaklaştı.Herkesle iyi geçinmeye sahte gülümsemelerle boy göstermeyi severdi.
Kimin ne yaptığını merak eder, her kapıyı çalar, her sohbetin ucundan tutmaya çalışırdı. Ama konu üretmeye, sabretmeye gelince ortaya koyabildiği bir şey yoktu. hazira konmak ister çekilirdi.
Ruzgar'inda kendi hayalleri vardı elbette.
Ama onlar kâğıttan gemiler gibiydi; suya değdiği an dağılır, yerini başka bir hayale bırakırdı.
Yapabildigi tek sey , başkasının başarısıyla nemalanmak ya da sonradan dâhil olmak, basari sergileyen fotoğraf karesine girmekti. Bir işi baştan sona yurutemeden, “biz yaptık” diyebilmenin peşindeydi.
Mahallede biri yıllarca uğraşır, emek verir; Rüzgar en sona yetişir, “Ben zaten başından beri bu fikri destekliyordum” diye ortaya atılırdı. Kimi onu saf bir hevesli sanırdı, kimi ise iyi niyeti sömüren biri.
Bir gün, meydanda büyük bir tören düzenlendi.Aylarca uğraşılmış, dükkanlar el birliğiyle yenilenmiş, herkes taş üstüne taş koymuştu.Herkes bir sanat eseri üretip Imecenin değerine inanarak ilerleyen bir gruptu.
Rüzgar yine en önde yerini aldı. Fotoğraf çekilirken geniş bir gülümsemeyle, “Biz başardık!” dedi.
Ama bu kez kimse gülümsemedi.Grupta yer alan onu iyi tanıyan biri dayanamadı. Rüzgar'a dönüp 'xRüzgar bu yaptığımız çalışmada hangi taş ya da hangi eser senin diye sordu''?
İmecede emek verenle fotoğraf karesinde olmayı hakedenler dikkatle Rüzgar'ın cevabını bekledi.
Rüzgar fütursuzca ''Hepinizin yanına geldim'' dedi.
Emek verenlerin o cevaba bakışları o an buz kesmişti adeta. Üretenler çekilecekleri fotoğraf karesinden çıkmasını istediler.
O günden sonra anladı. Hiç birşey eskisi gibi olmadı. Kapılar tek tek yüzüne kapanmıştı.
Artık kimse onu çağırmıyor, fikrini sormuyor, adımlarını paylaşmıyordu.
Çünkü herkes biliyordu; o, kendi yolunu oluşturmak için emek verip gercekten bir yere ait olmamıştı.
Rüzgar, ilk kez tek başına yürümeye tüm kapıları gezmeye devam etti ama ne bir davet vardı, ne de paylaşılacak bir emek.
Boş hayalleri, başkalarının yollarından aşırılmış taşları taşıyamaz olmuştu.
Ve içinden geçen tek cümle şuydu:
“Kopya adımlar, sahibini sonunda aptal yerine koymakla kalmaz ve kendi yolunda ardina kalacak iz bırakmaz.
Sibel ATAPEK