| Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
| ALIŞ | SATIŞ | ||
| USD | 0 | 0 | |
| EURO | 0 | 0 | |
İzmir’in Kalbi Kitaplarla Atmak İsterken…
İzmir’in kalbi, 17–26 Ekim tarihleri arasında kitaplarla atmak istedi.
Şehrin dört bir yanından, hatta dışından gelen birçok yazar, bu anlamlı zaman diliminde İzmir’de bulunarak okurlarıyla eserlerini buluşturmak, kalemdaşlarını ziyaret etmek ve o büyülü atmosferin keyfini sürmek istedi.
Ne yazık ki, ilk şaşkınlığı STK çadırlarının konumuyla yaşadık.
Adeta kimse uğramasın diye ayrılmış bir bölgede yer alıyordu bu çadırlar.
Odak bölgede yer alan yayınevlerinden ve sahaflardan kitaplarını alan ziyaretçiler, STK alanından habersiz bir şekilde çıkıp gidiyordu.
STK okur yazar buluşmasını neredeyse imkânsız kılacak kadar uzak, görünmeyen bir köşeye yerleştirilmişti
STK’lılar bu duruma hayıflanırken, bir de mevsim gereği yağış başladı.
Normal bir sonbahar yağmuruydu belki ama şartlar yetersiz olunca bir felakete dönüştü. Çadırların etrafı açıktı, mevsim koşullarına uygun değildi.
Orada gönüllüler yalnızca fikirleriyle değil, bedenleriyle de direnmek zorunda kaldı.
19 Ekim 2025 günü yağan o delicesine yağmur, kitap sayfalarına değil; emeğin, ihmalin ve umursamazlığın üzerine yağdı.
Çadırların açık olması, prizlerin ortada kalması, tepelerde biriken suların içeriye akması, açık alandaki yazarların kitaplarını koruma mücadelesi…
Hepsinin içinde bizzat yer alanlardandım.
O zaman zarfında ortada hiçbir yetkili yoktu. Koca bir fuarın gölgesinde, kitaplarını, emeklerini, umutlarını korumaya çalışan STK’lılar vardı.
O an dayanışma, kelimelerin ötesine geçti.
Standda cadirdan akan sulari tahliye esnasinda arkami dönduğumde
Elektrik prizlerinden sularin aktigini gordüm. O an emeğimizi, kitapları düşünmenin ötesinde, can güvenliğimizi düşündüm.
Alsancak’ta yaşanan, suya kapılıp elektrik akımına kapılarak hayatını kaybeden insanların görüntüleri geçti gözümün önünden.Yağmur altında koşarak güvenlik kulübesine gittim.Elektriklerin tehlike oluşturduğunu, çadırların yukarıdan su aldığını anlattım.
Guvenlik klubesindeki gorevli STK alanina Izfaş ın baktigini soyledi.Ama hemen sağ olsun, amirini aradı,gerekli birimlere bilgilendirme yaparak elinden geleni yaptı.
Sonrasında sadece elektrikler kesildi.Yagmur bitene kadar bir Izfas yetkilisi gelmedi.
Belki de bir facianın eşiğinden dönülmüştü.
STK gönüllüleri kendi imkânlarıyla kitaplarını korumaya, çadır tepelerinde biriken suları tahliye etmeye çalıştı.
O anlar gerçekten üzücüydü. Biraz dikkat, biraz empati, biraz özen….
Hepsi bu kadar aslında.
Üreten sivil toplum için emek veren, Sanatın birleştirici gücüne inanan bir yapının bu kadar geri planda kalması; kültür ve sanata bakışımız adına düşündürücü ve üzücü bir tablo.