Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Gücün Sessiz Uyanışı
Hayat, insana güçlü olmayı öğretmez; yalnızca güçlü olmaya zorlar. İnsan, çoğu zaman bu gerçeği en beklenmedik anlarda fark eder. Bir hastane odasında yankılanan teşhis cümlesinde, gece yarısı yalnızlıkla boğuşurken ya da ansızın gelen bir krizin ortasında…
İşte o an, bildiğimiz dünya altüst olur. Zaman ağırlaşır, nefes almak bile yük gibi gelir. İnsan kendine sorar: “Bundan sonra nasıl devam edeceğim?”
Cevap çoğu zaman dışarıdan gelmez. Asıl cevap, insanın kendi derinliklerinden sessizce yükselir.
Bir pencere kenarında oturan birini düşünün. Elinde yarım kalmış bir kitap, sayfalar çoktan anlamını yitirmiş. Dışarıda hayat akar, çocukların kahkahası duyulur, rüzgâr ağaçların dallarını sallandırır. Oysa içeride bir suskunluk vardır; beden yorgundur, kalp ise ağır.
İşte tam da o noktada insan, içindeki başka bir sese kulak vermeye başlar. O ses yüksek sesle bağırmaz; fısıltı gibidir. “Bir adım daha atabilirsin,” der. Ve güç, dağları yerinden oynatmak değildir; bazen yalnızca ayağa kalkıp pencereyi aralamaktır. Gökyüzüne bakıp, bulutların arasında saklanan güneşi yeniden görebilmektir.
Gerçek güç, dev kahramanlıklarda değil; küçük, sıradan görünen adımlarda gizlidir. Bir sabah yatağınızdan kalkıp aynadaki yorgun yüzünüze gülümsemek… Ağrıya rağmen kısa bir yürüyüş yapmak… Belki de sadece derin bir nefes alıp “buradayım” diyebilmek…
Bir hasta düşünün; günlerce karanlık bir odada yatmış olsun. Bir sabah, büyük bir cesaretle perdeyi aralar. İçeri giren ışık gözlerini kamaştırır. O ışık, yalnızca odasını değil, ruhunu da aydınlatır. Çünkü her küçük zafer, insanın kendi içindeki umudu yeniden yeşertir.
Kimi zaman bu zaferler dışarıdan görülmez. Başkaları için sıradan olan bir hareket, sizin için büyük bir dönüm noktasıdır. Ve işte bu görünmez anlar, insanın en derin gücünü büyüten tohumlardır.
Güç, seçim değildir; çoğu zaman zorunluluğun hediyesidir. Hayat köşeye sıkıştırdığında, insan hiç bilmediği derinliklerinde bir kaynak bulur. Tıpkı çatlamış bir taşın arasından çıkan inatçı bir çiçek gibi… Çiçek rüzgâra karşı koyamaz ama kökleriyle toprağa tutunur.
İnsan da öyledir; fırtınaya “dur” diyemez ama içindeki dirençle hayata tutunur. Gün gelir, yeniden yürür, yeniden güler. Kendiyle barışır.
Bir düşünün: En parlak ışık, karanlığın tam ortasında görünür. En derin nefes, en çok daraldığınız anda kıymetlidir. Acı, bizi kırar ama o kırıklardan sızan ışık, ruhumuzun yeniden doğmasına izin verir.
Zorluklar bizi ezmek için değil, içimizdeki gücü açığa çıkarmak için vardır. Her acı, bize görünmez bir ayna tutar: O aynada yalnızca yaralarımızı değil, aynı zamanda hiç bilmediğimiz gücümüzü de görürüz.
Bir gün geriye dönüp baktığınızda, fark edeceksiniz: En zor günleriniz, aslında en güçlü yanınızı doğuran günlermiş. Çünkü insan, kırıldığı yerde ışığa kavuşur.
Ve işte o ışık, gerçek gücün ta kendisidir.